Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC) Direktörü Pamela Rendi-Wagner, küresel sağlık krizleri karşısında halkla açık ve şeffaf iletişimin önemine dikkat çekti. Özellikle COVID-19 pandemisi süresince kamuoyuna sunulan bilgilendirmelerin halk sağlığı üzerindeki etkilerini değerlendiren Rendi-Wagner, doğru ve zamanında iletişimin, salgın yönetiminde en etkili stratejilerden biri olduğunu vurguladı.
Şeffaflık ve Güvenin Önemi
Rendi-Wagner, son dönemde artan salgın ve enfeksiyon riskleri nedeniyle, sağlık otoritelerinin toplumla açık bir iletişim kurmasının her zamankinden daha kritik olduğunu ifade etti. Halkın, sağlık otoritelerine olan güveninin, hastalıkların yayılmasını önlemede önemli bir faktör olduğuna değinen Rendi-Wagner, “Halkın güvenini kazanmak için şeffaflık ve dürüstlük şart. Bilgiyi doğru zamanda ve anlaşılır bir şekilde paylaşmak, kriz zamanlarında alınan tedbirlerin etkisini artırır” dedi.
Pandemi süresince dünya genelinde yaşanan bilgi kirliliği ve yanlış bilgilendirme, halk sağlığı açısından ciddi sorunlar doğurmuştu. Rendi-Wagner, sosyal medya ve dijital platformlar aracılığıyla hızla yayılan yanlış bilgilerin halkın sağlık otoritelerine olan güvenini zedeleyebileceğini belirterek, “Bu tür krizlerde, güvenilir ve bilimsel bilgi kaynaklarının ön planda tutulması hayati önem taşır” diye ekledi.
Bilim Temelli Bilgilendirme
Rendi-Wagner’in vurgu yaptığı bir diğer önemli konu ise, bilim temelli bilgilendirmenin önemi oldu. Pandemi gibi dinamik süreçlerde, bilimsel bilginin sürekli güncellenmesi gerektiğini belirten ECDC direktörü, bu sürecin şeffaf bir şekilde yürütülmesi gerektiğini dile getirdi. “Bilimsel gelişmeler ve salgının seyrine göre stratejiler değişebilir. Bu değişikliklerin halkla düzenli olarak paylaşılması, alınan önlemlere olan güveni artırır” dedi.
Halkın, alınan tedbirler ve yapılan uyarılar konusunda bilinçlendirilmesinin, virüsün yayılmasını kontrol altına almada önemli bir faktör olduğuna değinen Rendi-Wagner, bilgilendirme süreçlerinin kamuoyunun anlayabileceği bir dilde yapılması gerektiğini vurguladı. “Tıbbi terimler ve karmaşık ifadeler yerine, halkın anlayabileceği ve günlük hayatlarına uyarlayabileceği bilgiler sunulmalı” şeklinde konuştu.
Sosyal Medyanın Rolü
Rendi-Wagner, sosyal medyanın halkla doğrudan iletişim kurmada etkili bir araç olduğunu belirtti, ancak aynı zamanda yanlış bilgilendirme riskine karşı dikkatli olunması gerektiğini söyledi. “Sosyal medya, kriz anlarında hızlı bilgi akışı sağlamada faydalı olabilir. Ancak, doğruluğu teyit edilmemiş bilgilerin yayılması, halk sağlığı açısından risk oluşturabilir” diyerek, sağlık otoritelerinin bu platformları etkin ve doğru kullanmaları gerektiğini ifade etti.
Hükümetlerle İşbirliği
Son olarak, Rendi-Wagner, salgın dönemlerinde hükümetler ve sağlık otoriteleri arasındaki işbirliğinin önemine dikkat çekti. Ulusal hükümetlerin, ECDC gibi kuruluşlarla sıkı bir koordinasyon içinde çalışması gerektiğini belirten Rendi-Wagner, “Hükümetler, halk sağlığı politikalarını oluştururken bilimsel veriler ışığında hareket etmeli ve bu süreçte halkı düzenli olarak bilgilendirmelidir” dedi.
ECDC Direktörü, bu tür işbirliklerinin salgın yönetiminde kritik bir rol oynadığını ve sadece Avrupa’da değil, küresel sağlık krizlerinde de etkili bir yöntem olduğunu ifade etti.